Macera etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Macera etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Nisan 2012 Perşembe

Happy Together

Nereden başlasam, nasıl anlatsam bilemiyorum...

Geçtiğimiz hafta izledim bu filmi.Çok uzun süredir, uzakdoğu klasörümde, izlenecekler arasında duruyordu.Kar Wai Wong'un yalnızca 2-3 filmini izlemiş biri olarak kendi kendime söz vermiştim önümüzdeki şu 2 hafta boyunca yönetmenin en çok yorum alan ve beğenilen filmlerini izleyeceğim diye.

Happy Together ile başladım.Öncesinde filme ait ne bir yorum okudum, ne bir sahne gördüm.Trailer bile izlemedim.Yalnızca puanına ve çok da basit olarak konusuna baktım.Önce filmin biraz konusuna değineyim sonra da bende yarattığı etkiye.


Orjinal ismi ''cheun gwong tsa sit'' olan Hong Kong'dan, Arjantin'e kadar uzanan bir hikayeyi anlatan bu film, 1997 yapımı buram buram old school görüntüler taşır.Ana karakterlerimiz Ho Po-wing ve Lai Yiu-fai eşcinsel bir çifttir.Hong Kong'dan Arjantin'e gelerek Buenos Aires'te yaşamaya başlarlar.Aslında amaçları Iguazu Şelalesine gitmektir.Aralarında bir takım sorunlar yaşayan çift, sürekli barışıp, ayrılırlar.Filmin başından itibaren bu durumu defalarca yaşıyoruz.Filmin sonunda ise ''Happy together'' 'ın ne anlama geldiğini anlıyoruz aslında.

Ho Po-wing aslında hep sorunu yaşatan kişi.Hani bazı ilişkiler çıkara ya da anlık hazlara bağlıdır ya.İşte  Ho Po-wing karakteri gerçekten böyle bir durumda bu ilişkide.Sürekli sorunlar çıkaran ama sonunda hiç bir şey yaşanmamış gibi ''yeniden başlayalım'' diyen taraf oluyor.Ama ilişkiye başladıktan sonra ise sorumsuzca davranmaya devam eden, sevdiğinin kıymetini de bilmeyen taraf.


Lai Yiu-fai ise ilişkiyi sahiplenen, gerçekten seven, sevdiği kişi ile zaman geçirmekten aldığı hazzı hiç bir şeyde bulamayan, adeta yavrusunu seven, besleyen, kollayan bir anne şefkati ile sevdiği adama bağlanmış bir karakter.Film boyunca Lai yiu'ya üzülüyorsunuz, onun bu ilişkide yaşanan sorunları hak etmediğini düşünüyorsunuz ama gerçekten gerçek hayatta olan ve bir çok insanın yaşadığı şeyleri gözümüze gözümüze sokan Kaw Wai Wong'un bu filmde anlattığı hikayede sizi en çok cezbedecek şeyi size söyleyeyim; Bu ilişkiyi sadece ''Eşcinsel'' kategorisinde değil normal bir ilişki gibi bize aktarmış olması.Yani nasıl desem hani bir çok eşcinsel temalı film vardır.Gay'lerin günlük hayatını, birbirlerini nasıl tavladıklarını irdeleyen ve direk ''seks'' teması ile öne çıkan.İşte bu tam tersi.Ve az çok başınızdan geçen bir ilişkide başınıza benzer şeyler gelmişse, bu film sizi mahvedebilir.


Seks dışında bir insana yemek yapmayı, beraber yemek yemeyi, saatlerce, hiç bir şey yapmadan, tek kelime etmeden anlaşabilmeyi, gözlerinin içine bakabilmeyi, beraber hayattan zevk almayı isteyen taraf Lai Yiu.

Mesela bazı sahneler var spoiler'a girebilir ama anlatmak istiyorum.Misal aşağıdaki sahne'de şöyle bir şey oluyor.Ho po-wing dayak yemiş ve şehirde sığınabileceği tek yer tabii ki Lai yiu-fai'nin yanı.Her ne kadar tekrar bu zorlu ilişkiye başlamak istemese de sevdiği için elinden bir şey gelmiyor ve yine onu kabul ediyor.Günlerce ona bakıyor, yemek yapıyor.Bu sahnede de elleri bandajlı olduğu için sigara içemiyor.Lai yiu sigarasını içerken onun da canının çektiğini görüyor ve sevdiği adamın dudaklarına götürüyor sigarayı.Ho po ise bir fırt alıp mutlu oluyor ve sevgilisinin omzuna yatıveriyor ve ardından Asto piazolla giriyor...


Aslında çok sahne var anlatılması gereken.Ben en iyisi susayım ve size bırakayım hikayeyi.

Film adeta dantel gibi tek tek işlenmiş.Müzikler, geçiş sahneleri, ışıklar, çekim mekanları, Lai yiu'nun sigara içişleri, bakışları, çaresizliğini ve aşkını anlatan sahneleri...

Ve '' Burada ikimiz olmalıydık'' sahnesi ile mükemmel bir film.



Sanırım en kısa zamanda filmi tekrar ve tekrar izleyeceğim.

9 Şubat 2012 Perşembe

Howl's Moving Castle

Miyazaki klasiği Howl's Moving Castle ile Anime bölümümüze devam edelim.

Howl'un Yürüyen Şatosu ile etrafta duyabileceğiniz bu anime ''Aşk'' üzerine :)

Spirited away kadar görselliği yok belki ama konusu itibari ile oldukça keyifli dakikalar geçirtecek bir anime.


Filmimiz şapka dükkanındaki Sofi adlı kız ile başlıyor.Kendi Dünyası'nda yaşayan Sofi, kendini güzel bulmayan, hayatı her gün rutin şekilde yaşayan bir genç kızdır.Bir gün Çarşı'da kendisine sarkıntılık eden askerlerden kendisini koruyan ''Howl'' ile tanışır.Howl ise çapkın ve bir o kadar da yakışıklıdır.İster istemez bu durumdan etkilenir ve Howl'a karşı bir şeyler hissetmeye başlar.

Aynı gece Şapka Dükkanına döndüğü zaman ise kendisini kötü bir sürpriz beklemektedir.Zamanında Howl'a aşık olan fakat bir türlü cevap alamayan Kötülükler Cadısı tarafından büyülenir Sofi.Birden 90 yaşında  bir ihtiyar olmuştur.Kötülükler Cadısı'nın ise Howl'a sofi aracılığı ile bir mesajı vardır.


Kimsenin kendisini bu halde görmesini istemediği Sofi,  kasabadan çok çok uzaklara başının çaresine bakmak üzere evi terkeder.Bu yolculukta karşılaşacağı ''Korkuluk'' sayesinde kendisini Howl'un yürüyen şatosunda temizlikçi olarak bulur.

Sophie bir yandan aşkı, masumiyeti, kötülüğü, fedakarlığın ne demek olduğunu tadacaktır.Bir yandan Şato'da bulunan ateş cini Calcifer ile birlikte büyülerinden kurtulmayı ilke edinirler, diğer yandan da büyücüler arasında süregelen savaşı durdurmaya ve bu savaşta Howl'a destek olmak için ellerinden geleni yaparlar.

Bu Masal'ın sonunda her şeyin ''sevgi' ile çözülmesi ise, pek sürpriz değil :)


Dediğim gibi bu biraz Masalsı bir anime.Bir Dünya'dan başka bir Dünya'ya, farklı yerlere durmadan yolculuk yapıyorsunuz Yürüyen Şato ile.

Filmin en güzel noktası Kötülüğe kötülük ile cevap vermemek.Anlayış ve sevgi ile sanırım her şeyin üstesinden gelinebileceğini söylüyor hikaye bizlere.

Miyazaki denilince de akla gelen ilk 3-4 animeden birisi Howl's Moving Castle.

Dip not; Howl kadar da yakışıklı bir karakter görmedim ben :)



İyi Seyirler.

7 Şubat 2012 Salı

Spirited Away (Ruhların Kaçışı)


Uzak doğu Dünyası'nda, bilhassa Japonya'dan çıkan animelerin güzelliğini bilmeyen yoktur.Anime deyince de belli başlı yönetmenler akla gelir ki bunlardan birisi de Japon yönetmen Hayao Miyazaki.

Miyazaki'nin yazdığı, yönettiği, katkıda bulunduğu eserlerin haddi hesabı yok.Açıkçası yıllar önce bir kaç animesini izlemiş olan ben, bu aralar tekrar bu şaheserleri izlemeye karar verdim  ve baştan aşağı Miyazaki koleksiyonuna gömüldüm.Tüm eserlere şuradan ulaşabilirsiniz; Hayao Miyazaki

Gelelim bu yazıda bahsedeceğimiz filme.


Orjinal adı ''Sen to Chihiro no Kamikakushi'' olan fakat camiada ''Spirited Away'' olarak bilinen bu 2001 yılı yapımı güzel animenin senaryosu ve de yönetmenliği Miyazaki'ye ait.

Kısaca filmden bahsedecek olursak, Ailesi ile yeni bir yerleşim yerine taşınıcak olan Chihiro babasının kestirme bir yol denemesi sonucu kendilerini terkedilmiş, bir zamanların gözdesi olan bir eğlence parkında bulurlar.Babası ve annesi burada gördükleri sihirli yemekleri yemeleri sonucunda domuza dönüşürler.Chihiro Anne ve Babasını kurtarmak amacı ile bu yerde kalabilme savaşı verir.Etrafında cadılar, hayaletler, daha önce hiç görmediği yaratıklar ve gizemli büyücüler vardır.


Chihiro burada kalabilmek için kendisini kabul ettirmek ve kendisine bir iş bulmak zorundadır.Ancak bu aşamadan sonra Anne ve Babasına yardımcı olabilir ve bu yerden kurtulabilir.Film boyunca Chihiro'ya gizemli kişilik Haku eşilik edecek ve bu yerden kurtulmasına yardımcı olacaktır.

Chihiro bir yandan yeni girmiş olduğu bu Dünya'yı  tanımaya, buradaki ruhlarla iyi geçinmeye, kendisine verilen işe alışmaya çalışacak, bir yandan da Anne ve Babasına ulaşmaya çalışacak ve onları bu Dünya'dan kurtarmaya çalışırken başından geçirdiği maceraları keyifle izleyeceksiniz.

Film boyunca Miyazaki'nin nasıl bir hayalgücüne sahip olduğuna şaşıracaksınız.Kendinizi yaratılmış olan karakterleri ve onlara yüklenmiş olan anlamları anlamaya çalışırken bulabilirsiniz.

Ayrıca bu tür filmlerde mantık aramayın, hayalgücünde mantık olmaz!


Ayrıca sevginin her kapıyı açacağı, her kötülükle baş edebileceğini, her şeyin üstesinden gelebileceğini film alt metin olarak veriyor.Aslında filmi iyi analiz etmek lazım.Değişmekte olan insanlığa, tahrip edilen Dünya'ya karşı güzel karakter analizleri yapılmış.

Kısacası Çizgi film diyerek geçmemek lazım.Masalsı, mükemmel bir hikaye işlenmiş derinlerde.

Dip not olarak Bu animasyon, Oscar kazanan ilk anime olarak tarihe geçmiştir.


İyi Seyirler :)

5 Şubat 2012 Pazar

Dersu Uzala

Yapım: 1975  -  SSCB - Japonya
Tür: Dram,  Macera,
Süre: 141 dakika
Yönetmen: Akira Kurosawa,
Oyuncular: Dmitri Korshikov,  Maksim Munzuk,  Yuri Solomin,  Svetlana Danilchenko
Senaryo: Akira Kurosawa,  Yuri Nagibin,
Senaryo (Kitap): Akira Kurosawa,  Vladimir Arsenyev,  Yuri Nagibin,
Yapımcı: Yoichi Matsue,  Nikolai Sizov, 


Dersu Uzala
Akira Kurusava tarafından 1975 Sovyet - Japon ortak yapımı film. Filmden bahsetmeden önce ufak bir not geçirelim Kurusava hakkında; dönemin ekonomik şartlarındna etkilenen Kurusava film hazırlamak için parasız kalmış bu yüzden intihar eşiğine bile gelmiştir. sovyetlerin yardımıyla Kurusava kendini toparlar olmuş.






Filmimiz Rus yazar, kaşif ve botanikçi Vladimir Klavdiyeviç Arsenyev'in  1932 yılında Dersu Uzala adlı kitabından esinlenmiştir.
Dersu Uzala filmi uzun (141 dk) olmasının yanında ağır filmin içinde aşk, aksiyon ve gerilim türleri olmamasına rağmen izlenilmiyecek bir film olmadığını seyrederken anlıyorsunuz.
Dersu bilge bir avcıdır. Herşeyi billir; ötüşen kuşlardan sonra yağmurun dineceğini, ayak izlerine bakarak, gençlerin yürürken parmak ucuna bastığını yaşlıların ise topuklarına bastığın, bir kırık şişenin neler yapabileceğini. Dersu Güneşi de iyi bilir.
Kendinden sonra gelecekler için, pirinç tuz ve kibriti...
Dersu ağaç, rüzgar, ateş, toprak, kaplan ilede konuşur onlara insan gibi davranır.
Dersu saf ve naiftir, kaybedilmek istenmeyen bir dosttur.